Novel Günleri - Bilgilendirme!

Bölümün tamamını okumak için üye olmalısınız! Üye olmak için tıklayınız.

27. Bölüm Görevleri Silip Süpürmek (1)

Çevirmen: Zakowske / Editor: Momental

Seol, Yi Seol-Ah’ya Yeterlilik’in bir uyuşturucu, doping ya da onun gibi bir şey olmadığını açıklamak için biraz çabaladı. Kızı biraz ikna edebildikten sonra üçüncü kattaki spor salonuna yöneldi.

Nedense bir süredir Agnes görünürde yoktu ama bunun çok da önemli olmadığını düşündü. Seol’ü kontrol etmek için orada olmasa bile Seol yine de antrenmanlarıyla diyetine sadık kalıyordu.

Fiziksel antrenmanını bitirdikten sonra odasına çıktı ve bir yandan dinlenirken bir yandan da mana kullanımına odaklandı. Seol de diğer herkes gibi bir insandı, bu yüzden saatlerce omuzlarında halterle squat yapmaktansa oturup meditasyon yapmayı daha zevkli ve kolay buluyordu.

Mana kullanımına gelince, daha çok pratik yaptıkça vücudundaki enerji akışı da daha hızlı hale geliyordu. Yabancılık hissi de giderek azalmış ve sonunda tamamen yok olmuştu. Daha en başından mana dolaşımı yapmak zor gelmediğinden, bu enerjiyi bedeninin bir parçası olarak kabul edip enerji akışındaki kontrolünü artırmaya odaklanmıştı.

Meditasyonu sona erdiğinde saat 12’yi geçmiş oluyordu. Sonrasında da birinci kata inip sınıf eğitimine devam ediyordu.

Sınıf eğitimi günün son ve Seol’ün de yapmak için en çok sabırsızlandığı çalışmasıydı. Bazen, mızrağını savurup saplarken zihninin tüm rahatsız edici düşüncelerden arındığını hissedebiliyordu. Sanki saatler göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyordu.

Hatta antrenman sırasında kullanmak için kendine bir mızrak bile satın almıştı. Tamı tamına koca 580 HKP’ye mâl olmuştu bu mızrak.

Zaten eğitim sırasında kullanabileceği bir kısa mızrak veriliyordu ancak Seol daha uzun bir mızrak kullanmayı tercih ediyordu. Ayrıca görevlerde yanında götüremeyeceği gerçeği de kendi mızrağını satın alma kararında önemli bir rol oynamıştı. Bu silahı gelecekte de kullanacaksa kendi mızrağına olabildiğince erken alışması daha mantıklı bir seçimdi.

Seol, mızrak teknikleri olan saplama, vurma ve kesmede ustalaşmaya odaklandı.

Her ne kadar kullanabileceği daha fazla teknik olsa da yalnızca bu üçüne dikkatini vermeyi seçmişti. Rüya Seol’ün sayısız düşmanı yalnızca bu üç teknikle öldürdüğünü biliyordu.

Eğitim görevlerini yaparken kendine dört kural koymuştu.

Birincisi, Agnes’in de dediği gibi hiç mana kullanmıyordu. Bir kereliğine bile.

İkincisi, duruşundan memnun değilse o hamlesini yapmış saymıyordu ve tekrar yapıyordu.

Üçüncüsü, aynı temel hareketi görev sırasında en az 1250 kez tekrarlıyordu.

Ve son olarak, zorlu bir antrenmanın ortasında olsa bile asla sağlıklı beslenip düzgünce dinlenmeyi ihmal etmiyordu.  

Sayıyı 1250 olarak belirlemesinin sebebi Özel Yeterlilik’ti. Etkiyi sekiz katına çıkardığından bir günde 10,000 kere yapmaya eşdeğer oluyordu.

Eğitim görevlerini bitirdiğinde telefonunun saati gece yarısını geçtiğini gösteriyordu. Böylece günlük rutini tamamlanmış oluyordu. Tamamen pili bitmiş, yine de yüzünde mutlu bir ifadeyle odasına çıkıyordu. Bu şekilde günler, haftalar geçti. Elbette bu kadar mutlu olmasının bir sebebi vardı.

[Durum Pencereniz]

[1. Genel Bilgiler]

Çağrılma Tarihi: 16 Mart 2017.
Damga Sınıfı: Altın
Cinsiyet/Yaş: Erkek/26
Boy/Kilo: 180,5 cm/72,8 kg
Mevcut Durum: İyi
Sınıf: Seviye 1 (Savaşçı)
Uyruk: Kore Cumhuriyeti (1. Bölge)
Mensubiyet: Mevcut değil
Lakap: 1. Sırada Bitiren

[2. Karakter]

1. Huy:
— Asabi.
— Sabırlı (Acı ve zorluklara katlanıp üstesinden gelir.)

2. Kabiliyet:
—Ortalama. (Her yönüyle normal; özel bir yeteneği ya da niteliği yok.)

[3. Fiziksel Seviye]

Güç: Düşük (Yüksek) ↑2
Direnç: Düşük (Yüksek) ↑2
Çeviklik: Orta (Düşük) ↑2
Dayanıklılık: Düşük (Yüksek) ↑2
Mana: Orta (Yüksek)
Şans: Orta (Düşük)
Kalan Beceri Puanları: 1

[4. Beceriler]

1. Doğuştan Gelen Beceriler (2)
—Gelecek Öngörüsü (Derecesi Bilinmiyor)
—Dokuz Göz (Derecesi Bilinmiyor)

2. Sınıf Becerileri (2)
—Mana Kullanımı (Orta)
—Temel Mızrakçılık: Saplama [Orta (Yüksek)], Vurma (Orta), Kesme (Orta)

3. Diğer Beceriler (0)

[5. Kavrama Seviyesi]
—Ilımlı (Hareketleri ve düşünceleri makul; çalışkan)
—Derin Arzu
—Karmaşık (Birçok şey karmakarışık ve çözmesi imkânsız halde)

Seol, Durum Penceresini kontrol ederken keyfi yerindeydi. Fiziksel statları 9 seviye yükselmişti. [1] Yalnızca fiziksel antrenmanlarla 9 Kutsal İksir içmiş kadar olmuştu. Eğer başarımını İksirlerle edinmeye çalışsaydı 270,000 HKP harcaması gerekecekti.

“Ovv…”

Durum Penceresine sevinçle bakarken ellerinde hissettiği keskin acı kaşlarının çatılmasına neden oldu. Neden acıdığını anlamak için bakmasına gerek yoktu; elleri yine kötü bir şekilde zedelenmiş olmalıydı.

Acıyan ellerini soğuk suyla yıkarken dişleri birbirine çarpıyordu.

‘Kahretsin, şimdiye kadar yeterince nasır tutmuşlardır diyordum ben de…”

İçinden söyleniyor olsa da ilerlemesiyle gurur duyuyordu; mızrakla alıştırma yaptığı ilk gün derisi tamamen kalkmış ve kanlar içinde kalmıştı. O gün o kadar acı çekmişti ki başını yastığa koyduğu an kendinden geçmişti.

‘Bir duş mu alsam yoksa olduğum gibi uyusam mı?’

Ne yapacağına karar vermeye çalışırken biri kapısını tıklattı.

“Kim o?”

Kapıyı açtığında gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.

Kapı eşiğinde Fransız hizmetçi kostümü giyen, ellerini önünde birleştirmiş bir kadın duruyordu. Gözlüğünün arkasından keskin ve sert bakan gözlerini; zayıf, atletik vücudunu ve sıkıca atkuyruğu yapılmış saçını görebiliyordu.

“Agnes?”

“Görüşmeyeli uzun zaman oldu.”

“Gecenin bu saatinde seni buraya getiren nedir?”

“Seninle konuşmak istediğim bir şey var.”

“Tabii, gir içeri lütfen.”

“Teşekkürler.” Resmi bir şekilde teşekkür etti ve asil adımlarla içeri girdi.

“Ah, bu arada, Agnes.”

Seol odasına doğru eşlik ederken şimdi bir şey hatırlamışçasına kadına döndü.

“Evet?”

“Küçük oyuncak ayından ne haber?”

Pat!

Kadın, ışık hızında yumruğunu Seol’ün karnına indirdi. Seol iki büklüm olmuş bir şekilde acı içinde inlemeye başladı.

“Ovvvvv…”

“Sen ve şu aptal oyuncak ayın!!!”

Agnes, hiç de onluk olmayan bir şekilde ızdırapla feryat etti ve tüm bedeni titremeye başladı.

“Ne, nefes, alamıyorum…”

“Kahretsin!! Senin yüzünden Durum Penceremin Lakap kısmında ne yazdığını biliyor musun ha?!”

“Yi, yine de, karnım…”

O kadar sinir olmuştu ki Seol’ün sırtına dirseğini indirmek için kolunu oldukça yukarı kaldırdı. Ancak Seol’ün karnını tuttuğunu gördüğünde tuhaf bir şey fark ederek durdu.

Seol, karnına bastırmak için avuç içini değil ellerinin kenarlarını kullanıyordu. Ancak o zaman zedelenmiş ve mahvolmuş haldeki ellerini fark edebildi.

“…Ellerini iyileştirmeyecek misin?”

Seol bir şekilde başını kaldırmayı başarıp acıyla inledi. Agnes uzunca homurdanıp başını iki yana salladı.

“Demek hâlâ saçma yöntemlerinde ısrar ediyorsun. En azından basit ilk yardım uygulaman iyi olacaktır.”

Seol’ü sürükledi ve yatağa oturttu, ardından komodininden bir şişe antiseptik, iyileştirici merhem ve bandaj çıkardı. Seol, orada öyle şeylerin olduğundan bile bihaberdi, bu yüzden oldukça şaşırmıştı.

“Ellerini uzat.”

Seol usluca ellerini uzatınca Agnes önünde diz çöktü.

“Bu oda enerjini yerine getirme konusunda oldukça yardımcı olsa da yaraları iyileştirme konusunda çok ufak bir etkisi var. En azından sana önerdiğim yağlarla banyo yapsaydın…”

Antiseptik şişesinin kapağını açarken konuşmaya devam etti. Yaralarını ustaca temizleyip merhem sürdükten sonra tek seferde bandajladığını gören Seol’ün yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.

O anda son derece mutlu hissetmişti. Doğrusu böyle hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Tüm gün ilgisini çeken şeylerle meşgul olduğu ve onunla ilgilenecek birilerinin olduğu bu yeni yaşamından memnundu. Bu çok… ‘avutucuydu’.

Karakteri bile iyi yönde değişiyordu. Kumar bağımlısıyken sürekli aşırı hassas davranırdı. Kurban psikolojisi kalbine sinmiş, hiçbir şeyden tatmin olmamasına sebep olurdu; genelde hatalı olsa bile kendini savunur ve öfkelenirdi.

Ancak Tarafsız Bölge’de geçirdiği her an, yavaş yavaş değişiyordu. Muhtemelen, yıllar önce Yoo Seonghwa’nın âşık olduğu kişiliği sonunda geri dönüyordu demek daha doğru olurdu.

Her halükârda, yeni bir sorun baş göstermeye başlamıştı; muzip yanı da geri dönmüştü.

Agnes tüm dikkatini Seol’ün eline bandaj sarmaya vermişti bu sayede kadının başının üstüne bir süre bakabildi. Ardından durduk yere bir soru sordu.

“Merak ediyorum da kaç yaşındasın Agnes?”

“27 yaşındayım.”

Tedavisini neredeyse bitirmek üzere olduğundan farkında olmadan cevap vermişti.

“Ah, o zaman bir yılla noonamsın.”

“…Pardon?”

“Ben daha 26’yım da.”

Agnes’in anında kaşları çatıldı. Belli ki hazırlıksız yakalanmıştı. Seol’e, ‘Ne demeye getiriyorsun şimdi?’ dercesine bakıyordu.

Açıkçası noona kelimesi ona yabancı gelmiş olmalıydı.

“Şey…”

Seol tuhaf bir ifadeyle yanağını kaşıdı.

“Önemli bir şey değil. Sadece, senin için de sorun yoksa sana noona demek isterim.”

“Hffdi eğvtminden b, bhasedlim…”

Agnes aceleyle belli belirsiz bir şeyler mırıldandığı anda ‘Ah, olamaz.’ diyen bir ifadeyle hemen ağzını kapattı.

“Hffdi eğvtminden bhasedlim mi?”

“Kusura bakma. Dilimi ısırdım da. Eğitiminden bahsediyordum.”

Agnes yalandan öksürüp bu sefer düzgünce konuştu.

“Ah. Eğitimim mi?”

Eğitimin bahsi geçtiğinde bile gözlerinin içi parlamıştı. Bunu görünce Agnes içinden bir oh çekti. Neden böyle hissettiğini o da bilmiyordu.

Konuyu değiştirmeyi başarmış olsa da hâlâ Seol’e karşı sinirli hissediyordu. Bir süredir zaten kafası karışıktı, şimdi bir de Seol gelip tamamen gereksiz bir şey diyerek kafasını daha da karıştırmıştı.

Çok geçmeden Agnes dudaklarını araladı.

“Bu meseleyi bir süredir düşünüyorum.”

Agnes, Seol’ün günlük antrenmanlarını umursamayı bırakmış değildi. Aksine, onun için yapabileceği daha fazla şey olmadığından karşısına çıkamamıştı.

“Yeni bir eğitime mi geçiyoruz?”

Aslında bir başkasının eğitimi için bu kadar titiz davranmasına gerek yoktu ancak bu kararında Seol’ün hocası olarak gururu %30’luk rol oynarken bunun %20’lik kısmıysa Cinzia’nın gazlamasıydı.

“…Şey, sanırım. Bir bakıma tamamen yeni bir eğitim diyebilirsin tabii.”

Geri kalanıysa kendi arzularının suçuydu. Buradaki her bir Dünyalının en azından bir kez tatması gereken bir istek, bir arzu…

Belki de ‘Tarafsız Bölge’ye geldiğimde keşke böyle yapsaydım…’ ya da ‘Böyle yapsaydım şöyle olurdu…’ düşünceleriyle başkası aracılığıyla kendini tatmin etmeye çalışıyordu.

Kendi başaramadığı ideal kusursuzluğa erişme hırsını Seol’de uygulamaya çalışıyordu.

“Bir bakıma… mı?”

Seol’ün sınıfını edinmesinden sonraki bir ayda kendi kendine çalışmasını izlemişti. Kendi başına her seferinde daha da iyi olmasını gördüğünde kıskanmıştı ve…

“…Evet.”

…minnettardı.

Ona bu fırsatı verdiği için, diğer görevlere başlamayacak kadar sabırlı olduğu için, tam ortasında vazgeçmediği için, -çok fazla- şikâyet etmediği için ve sorgusuz sualsiz tavsiyelerine uyduğu için minnettardı.

Karşısındaki bu genç yalnızca hırsını tatmin etmekle kalmamış, bir öğretmen olarak gururunu da okşamıştı. Belki de bu yüzden, artık onu Sung Shinyun’la kıyaslama ihtiyacı hissetmiyordu.

Bu genç Seol'dü. Ve o adam da Sung Shinyun.

Uzun lafın kısası, onun tanıdığı Seol, Tarafsız Bölge’nin basamaklarını hakkıyla tırmanmış bir hayatta kalandı.

Ve artık, basamakların sonu görünmeye başlamıştı.

“Sadede gelecek olursak, bence yeterince çalıştın.”

Agnes’in şimdiye kadar üstlendiği rol, bir arabanın direksiyon ve vitesi gibiydi. Artık kontrolü sahibine vermenin zamanı gelmişti.

“Gerçekten iyi iş çıkardın. Şimdiye kadar harika dayandın. Gerçekten.”

Bu arabanın şasisi öncesinden çok daha sağlam bir malzemeyle değiştirilmişti.

“Ancak bundan sonra savaş tecrübeni artırmalısın.”

Zaten başından beri yüksek performanslı bir motora sahipti.

Seol’ün yüzündeki tebessüm silindi.

“Yani…”

Sesi kısıktı, neredeyse duyulmuyordu bile.

Agnes gözlüğünü düzeltti.

Geriye kalan tek şey…

“Artık görevlere başlama zamanı.”

…gaza basıp özgürce, tozu dumana katmaktı.

Çevirmen notu
En başta da pistte koşarak direncini bir seviye artırmıştı. Toplamda 9.