Novel Günleri - Bilgilendirme!

Bölümün tamamını okumak için üye olmalısınız! Üye olmak için tıklayınız.

36. Bölüm Zindan Yenilenmesi (3)

Çevirmen: MidnightSun / Editor: Zakowske

Kuralları yıkarak zindana girmişti. Acaba tutuklanacak mıydı? Yoksa ceza mı verilecekti?

“Haha...”

Tam herkesin dikkati onun üzerindeyken, Woojin hala istasyon yakınlarındaki güvenlik görevlisini gördü ve onu iten bu kişiye doğru konuştu.

“Ah be amca. Niye öyle itiyordun beni? Neredeyse ölüyordum”

“Be...ben seni itmedim...”

Woojin görevliye yaklaştı ve abartılı bir şekilde ona sarıldı.

“Hahaha. Sorun değil. İyi olduğuma göre sıkıntı yok. Sen de çok şaşırdın değil mi amca? Suçlu hissetmene gerek yok. Bak hala hayatta değil miyim?”

Hayır. Bu nasıl sadece hayatta olmakla tanımlanabilirdi? Bugüne kadar ilk defa bir Uyanmış 5 yıldızlı bir zindanı yalnız başına temizlemişti.

“Ne? Hey! Çabuk ol da aç kamerayı.”

O sırada molada olan televizyon istasyonu çalışanları hızla kameralarını kurmaya başladılar.

Muhabir konuştuğunda, kamera Woojin’i çekmeye ve tüm ülkede yayınlamaya başladı.

“Şok gelişmelerle karşınıza çıkıyoruz. Zindana düşen Bay Kang, şaşırtıcı bir şekilde sağ salim dönmeyi başardı. Ne olduğu hakkında hiçbir bilgimiz yok ama olayla doğrudan ilgili biriyle görüşmeye çalışacağız.”

Jung-minchan muhabirin Woojin’e yaklaştığını görünce hemen Woojin’e yanaştı. Ceketini çıkardı ve hemen Woojin’e sardı.

“Ha?”

Woojin’in kafası karışmıştı ama Minchan onu hemen tuttu.

“Hiçbir şey yapmayın lütfen. Eğer kimliğiniz basın yoluyla ortaya çıkarsa, basın ve ülkenin her tarafından insanlar toplanıp sizi rahatsız ederler.”

Bu kötü olurdu işte. Bu yüzden itiraz etmeden ceketi kafasına çekti Woojin. Sunggoo da durumu hemen anlayıp Woojin’in yanına geçti. Kim-haemin ise oradan hızla çıkabilsinler diye hızla arabasını almaya gitti.

Tüm bunlar olurken Jung-minchan televizyon ekibinin ve ısrarla deklanşöre basan muhabirlerin yolunu tıkadı.

“Daha yeni 5 yıldızlı bir zindandan çıktı ve dinlenmesi lazım. Bu yüzden röportaj yapmayı reddediyor. Şu anda biraz sessizliğe ihtiyacı var.”

“Sen kimsin de bizi engelliyorsun? Halkın öğrenmeye hakkı yok mu?”

Şikâyet eden birkaç muhabir Jung-minchan’ın yüzünü tanıdı.

“Bu Çekiç loncasının ekip lideri değil mi?”

“Kazadaki Uyanmış Çekiç loncasının bir üyesi mi yani?”

“Çekiç loncası bu zindanı alabilmek için kaza süsü mü verdi acaba bu olaya?”

Muhabirlerin fısıltılarını duyunca Jung-minchan ciddileşti.

“Lütfen yalan haber yapmayı kesin. Yoksa sizi dava ederim. Ayrıca, eğer Uyanmışın kişisel bilgileri sızdırılırsa tepkimiz çok sert olacak.”

Minchan az da olsa bir şeyler öğrenmeye çalışan muhabirleri engelledi. Haemin ise bu sırada arabayı getirdi.

“Patron! Buraya gelin.”

Sunggoo ve Woojin hızla arka koltuklara geçtiler. Minchan da binince, insanlar arabanın etrafını saramadan kavşağa sürdü Haemin.

“Oh be. Bir an suçluya dönmüş gibi hissettim.”

Woojin’in söylediklerini duyunca Minchan bir iç çekti.

“Off. Rüyada mıyım değil miyim emin bile değilim.”

Minchan’ın kalbi güm, güm atıyordu. İçinden bir ses Woojin’in güçlü olduğunu söylüyordu ama onun yalnız başına 5 yıldızlı bir zindanı temizleyebileceği aklından bile geçmezdi. Üstüne üstlük daha önce girilmemiş bir zindanı.

“Ne oldu peki?”

“Ne demek ne oldu? İtildim ve te-sa-dü-fen zindana girmedim mi?”

Minchan soruya soruyla cevap veren Woojin’e bakıp sırıttı. Eğer birisi görseydi kim onun 5 yıldızlı bir zindandan yeni çıkan biri olduğunu düşünürdü ki?

“Zindan nasıldı peki?”

“Ah, biraz sıkıntılı bir deneyimdi.”

“Hiçbir şey getiremediğinize göre çok zor geçti galiba.”

Ha. Onların hepsi envanterindeydi. Zaten geç kalmasının tek sebebi kan cevherlerinin hepsini toplamış olmasıydı.

Woojin ona gerçeği söyleme gereği duymadı ama.

“Evet biraz öyle oldu.”

Jung-minchan kafasını geriye çevirdi ve Woojin’e baktı.

“Medya bir süre rahatsız edecektir sizi. Bu yüzden bir süre zindana girmeyin. Hatta hiç evden çıkmayın. Çekiç loncası, muhabirleri ve haber istasyonlarını durdurmak için elinden geleni yapacak.”

Minchan’ın dediklerini duyunca Woojin sırıttı. Neden bu kadar emek harcıyordu ki ona? Niye bu kadar dostane davranıyordu bu amca?

“Kazancın ne olacak?”

Minchan yutkundu.

“Çekiç loncasına katılır mısınız? Yeteneğiniz kanıtlandığına göre size başkan yardımcılığı koltuğunun sözünü verebilirim. Bunun iznini başkandan almak kolay olur. Ayrıca Woojin Bey sizin için bir ekip kurarız. Hem ekip üyelerinizi tamamen kendiniz seçebilirsiniz.”

Tüm bunları kenardan dinleyen Sunggoo şok içinde yutkundu.

Bu şartlar anlaşılabilirdi. Ne de olsa sadece 10 tane A düzey Uyanmış vardı Kore’de. Şimdi ise Woojin çıkmıştı ve A düzey olma ihtimali vardı. Bu yüzden tabi ki iyi muamele görecekti ama yine de şok ediciydi tüm bunlar.

Sunggoo nefes almadan Woojin’in dudaklarından dökülecek kelimeleri beklemeye başladı. Hatta arabayı süren Haemin bile kulaklarını dikmiş Woojin’in vereceği tepkiyi merak ediyordu.

*

“Hıh. Neden öyle bir yere gidip reklam yaptı ki?”

Çekiç loncasının lideri Park-sahngoh çok rahatsız olmuştu. Ekip lideri Jung-minchan’ın yüzünü son dakika haberlerinde görünce sinirleri hoplamıştı.

5 yıldızlı zindan Sahdahng istasyonundan sadece 2 durak ötede olmasına rağmen zindana ilk Hwarang loncası saldıracaktı. Minchan ise buna rağmen hala oralarda dolanıyordu.

Bu arada Woojin isimli bir nekromansırı loncaya almaya çalışmıyor muydu bu? Böyle yapması asıl görevini ihmal ettiği anlamına gelmiyor muydu?

Minchan döndüğünde kesin olarak cezalandıracaktı onu. Hem de sert bir şekilde. Ancak o böyle düşünürken bir şey oldu.

“Ne?”

Kameranın çektiği bariyer bir anda kayboldu ve Woojin dışarı çıktı. Park-sahngoh hızla yerinden kaktı.

“Gerçek mi bu?”

Tek başına 5 yıldızlı bir zindan mı temizledi şimdi bu?

Aslında imkânsız değildi. Park-sahngoh yapabileceğine emindi. Ancak o A düzey bir Uyanmıştı. Diğeri ise C düzey değil miydi? Hayır. Jung-minchan kendi bağlantılarını kullanıp düzeyi değiştirdiği için C olabilmişti.

“A düzey mi yani?”

Ayrıca bu Uyanmış, Park-jinwoo gibi potansiyeli ortaya çıkarılması gereken biri de değildi. Tam anlamıyla zirveye ulaşmış biriyi.

“Bu delilik.”

Jung-minchan haklı mıydı şimdi?

Minchan’ı yine yayında gördü. Hızlı davranıp Woojin’in kimliğinin gizli kalmasını sağladı. Ardından arabaya bindiler ve gittiler.

Park-sahngoh mutlulukla bir yumruk yaptı.

“İşte bu. Ekip lideri Jung’un başaracağını biliyordum.”

Jung-minchan, Çekiç loncasına 3. bir A düzey getirmek üzereydi.

*

Hwarang loncasının lideri Lee-sahngho, destek ekibinin hazırladığı soruşturma raporunu okuyor ve iç çekiyordu.

“Bu rapordan ne kadar eminsin?”

“Yaklaşık yüzde 70.”

“Hımm.”

Lee-sahngho kaşlarını çattı.

Soruşturmanın konusu Kang-woojin isimli Uyanmıştı.

Soruşturmanın sonucu da raporda yazıyordu.

Bu Uyanmış Çekiç loncası tarafından gizlice yetiştirilmişti. 5 yıl boyunca kaybolmuştu ama kesin bir kanıta ulaşamadıkları için gerçekten kayıp mıydı değil miydi tam bir sonuca ulaşılamamıştı. Daha yeni Uyanmış olmuştu ve Uyanmış düzeyini yükseltmeye çalışmamıştı. C düzey olarak çalışıyordu.

Ayrıca sırada, Anka ekibinin önüne geçmişti.

“Düpedüz sırayı görmezden gelmek değil mi bu?”

Doğru, sıraya adını ilk yazan kişi Woojin’di. Ancak sadece C düzey bir Uyanmıştı o. Girmeye hakkı yoktu. Onun zindana bu girişi resmen kuralları yıkmıştı.

Zindana bir kazayı bahane ederek girmişti. Bunu kurallardaki boşlukları kullanarak, kendini riske atarak ve gizli eğitilen bir Uyanmış olduğunu açığa çıkararak yapmıştı.

Çekiç loncası tüm bunları sadece 5 yıldızlı bir zindanı almak için mi yapmıştı şimdi?

“Hiç akla yatmıyor bu. Çekiç loncası şu anda muhabirleri susturmaya çalışıyor. Bundan bir sonuç çıkaramaz mıyız?”

Çekiç loncası Woojin’in kimliğini gizli tutmaya çalışıyordu.

Raporu veren destek ekibi liderinin suratı asıldı.

“Eğer Çekiç loncasıyla bir ilişkisi yoksa yeteneği nasıl açıklanabilir ki?”

“Doğru. Açıklanamaz. Bir insan 4 zindan temizleyerek A düzey olabilseydi piyasada yüzlerce A seviye Uyanmış olurdu.”

“Kesinlikle.”

“Onu bir kez daha araştırın lütfen. Bu sefer konuya kimseyle ilişkisi yokmuş gibi yaklaşın. Bu olasılığı görmezden gelmeyin.”

Ekip lideri konuşmadan önce uzunca düşündü.

“Başkanım. Nereyle bağlantısı olduğunu öğrenmenin bir yolu var aslında.”

Lee-sahngho bir anda kulak kesildi.

“Bay Kang-woojin hala askerliğini yapmamış.”

“......!”

Bir anda Lee-sahngho’nun yüzüne kocaman bir gülümseme oturdu.

Doğru ya, o metodu kullanarak Woojin’in kiminle bağlantılı olduğunu öğrenebilirlerdi.

*

“Hahahaha. O kısmı gerçekten çok sevdim.”

“Haha. Çok komiksin abi.”

Jaemin bu ortamda ders çalışamadığı için kaşlarını çattı. Kafasını çevirdi ve bir komedi programına deli gibi güldüklerini gördü. Sunggoo, Woojin ve kedi... Ha? Bir kedi niye öyle gülüyordu?

Acaba normalden daha mı zekiydi bu kedi?

Onlara bakarken konuşmadan edemedi Jaemin.

“Bir sınava çalışıyorum. Sesi biraz kıssanız olmaz mı?”

“Peki, peki. Kısarız.”

Woojin gönülsüz bir şekilde kumandadaki tuşa bastı ve ses bir çizgi azaldı.

“Hehe. Kusura bakma Jaemin kardeş.”

“Offf.”

Jaemin derin bir iç çekti.

Evi neden gidecek yeri olmayan gençler için bir otel olmuştu?

“Abi. Siz ikiniz endişelenmiyor musunuz hiç?”

“Hahaha. Ne hakkında?”

Woojin televizyondan gözlerini bir saniye bile ayırmadığı için gönülsüz bir cevap vermişti.

“Muhabirler üç gündür dışarda kamp yapıyor.”

Jaemin’in sesi bitkinlik doluydu.

“Eninde sonunda benden bıkıp kaybolacaklar.”

İlk güne kıyasla çok daha az muhabir vardı artık. Ancak sorun bu değildi.

“Abi internete bakmıyor musun sen? Yalnız başına 5 yıldızlı zindanı temizleyen kişi hakkında kıyameti koparıyorlar resmen. Biliyorum onun sen olduğunu.”

“Sanırım ünlü biriyim artık.”

Woojin’in umursamaz yanıtı karşısında başını iki yana salladı Jaemin.

Her gün Woojin hakkında onlarca spekülatif makale yazılıyor ve hepsi yayından kaldırılıyordu.

[Gizli Uyanmış KangXX. Kim bu adam?]

[Çekiç loncasının gizli Uyanmışı.]

Her taraftan deli gibi spekülatif haberler çıkıyorken doğrudan ilgili iki insan nasıl bu kadar rahat olabiliyordu?

Sürekli onunla konuşan Jaemin, Woojin’i rahatsız ediyordu artık. Bu yüzden cüzdanını çıkardı.

“Ah. Şu anda çok müşkül bir durumda olduğum için dışarı bile çıkamıyorum. Bu yüzden çıkıp biraz mandalina alabilir misin bana?”

“İki poşet yap onu sen Jaemin kardeş.”

Ha? Bu ikisi niye bu kadar rahattı? Hem şu anda en çok rahatsız edilen oydu ve aşırı rahatsız hissediyordu gerçekten de.

“Abi sınav dönemindeyim şu an.”

“Paranın kalanını bahşiş olarak alabilirsin.”

Woojin 50 dolar çıkardı ve salladı. Jaemin ise suratsız bir ifadeyle paraya ters ters bakıyordu. Ardından sandalyeden kalktı.

“Başka bir şey daha istiyor musunuz?”

“Jaemin kardeş ben bir Melona istiyorum.” (ÇN: Dondurma)

“Ben de bir tane kornet.”

“Miyav, Miyaaav.”

“......”

Jaemin gittiği gibi sesi açtı Woojin.

“Abi, Jaemin kardeşi çok rahatsız etmiyoruz değil mi?”

“Haha. Başka nereye gidebiliriz ki? Muhabirler her yerde takip ediyor bizi.”

Muhabirler onları bulmak için evlerine bile gitmiş ailelerine sıkıntı çıkarmıştı. İşte bu yüzden ikisi de Jaemin’in evine kaçmıştı ve 3 gün geçmesine rağmen muhabirler hala gizli gizli kaldıkları yerin etrafında dolanıyorlardı. Zindana bile giremiyorlar, sadece Jaemin’in stüdyo dairesinde oturuyorlardı.

“Bu arada abi, Çekiç loncasının teklifini reddetmeye devam mı edeceksin gerçekten?”

“Evet. Neden?”

Bu çok iyi bir teklifti ama.

Başkan yardımcısı koltuğunu herkese vermezlerdi.

“Imm. Yok bir şey. Boş ver abi.”

Dü rü rü rü rü...

O anda telefonunun çaldığını duydu ve cevapladı Woojin.

“Evet anne. Muhabirler hala geliyor mu? Evet. Ne?”

Yan yatmış televizyon izleyen Woojin bir anda doğruldu.

“Hala gönderiyorlar mı onları?”

Sunggoo telefonda konuşulanları çok merak ediyordu. Ne Woojin’i bu kadar şaşırtmıştı?

“Off. Anlıyorum. Sonra fırsat bulursam gider alırım.”

“Abi? Ne oldu?”

Diye sordu Sunggoo, Woojin telefonu kapattığı gibi.

Woojin’i daha önce hiç bu kadar ciddi görmemişti.

“Sunggoo.”

“Evet abi?”

“Ülkelerimiz birleşti mi?”

“Henüz değil.”

“Neden?”

“......”

O sorunun cevabını bilseydi Birleşim Bakanı olurdu. Burada oturmazdı.

Woojin tüm gücüyle şakağını ovuşturdu.

Celp kâğıdı gelmişti.

Zindanlar ortaya çıkalı 5 yıl olmuş ama lanet ülke hala birleşmemişti.

“Hey Sunggoo. Beraber Pyongyang’a gidelim.”

“Ne? Niye oraya gidiyoruz?”

“Gidip Kim-jungil’i öldürelim.”

“Ne? Kim-jungil öldü zaten.”

“Ne? Öldü ve hala ülkeler birleşmedi mi?”

“Evet. Oğlu başa geçti.”

“......”

“......”

Bir an düşündükten sonra Woojin yine konuştu.

“O zaman gidip o şerefsizi öldürelim.”

“Ne?”

Woojin ona o kadar ciddi bakıyordu ki Sunggoo şaka yapmadığını anlamıştı. Bu yüzden ciddileşti.

“Abi, ne oldu da böyle davranıyorsun?”

“Celp kağıdım gelmiş.”

“......”

Sunggoo’nun yüz ifadesi ciddileşti. Woojin ise aniden ayağa kalktı.

“A...abi.”

“Haydi! Gidip ülkeyi birleştirelim. Orduya katılmam gerekmeden önce bitirelim şu işi.”

“A...abi. Sakin ol lütfen. Sadece o kişiyi öldürmemizle ülkeler birleşecek mi sanıyorsun?”

“Neden olmasın. İşe yarar.”

“Yaramaz.”

Sunggoo’nun sözlerini duyunca çaresizlikle oturdu Woojin.

“Offf.”

Hangi devirde yaşıyorlardı? Zorunlu askerlik niye hala vardı?

Sunggoo da Woojin’in yanında ciddi ciddi bu konuyu düşünmeye başladı ve sonra aklına bir fikir geldi.

“Abi!”

“Ne?”

“Uyanmışlar orduya gittikleri zaman özel bir birlikte görevlendiriliyorlar.”

“Neden?”

“Çünkü zindan yırtılması olduğunda istasyona ilk onlar gönderiliyorlar.”

“Yani?”

“Aynı şeyi orduya girmeden de yapabilmenin bir yolu var.”

“Açıkla da anlayayım.”

Sunggoo okulu bıraktığı için yakında onun da celp kâğıdı gelecekti. İşte bu yüzden ordu üzerine araştırma yapmıştı ve bu konuda çok bilgiliydi.

“Kamu yararına çalışmak gibi. Orduya katılmıyorsun ama ordu çağırdığı zaman canavarları yok etmek için onlara yardım etmen gerekiyor.”

“Hımm. Buna nasıl başvurabilirim peki?”

“Bu seçenek sadece bir loncanın üyesi olanlar için geçerli.”

“Hımm.”

Sunggoo, bu konuda kafa patlatan Woojin’e sinsice sordu.

“Bu fırsatı kullanıp niye bir loncaya katılmıyorsun?”

“Hımm.”

Woojin düşündü.

‘Suikast için gizlice Pyongyang’a mı gitsem?’

Woojin daha en baştan bir loncaya girmek istemediği için bu bir seçenek bile değildi. Sonra aniden aklına iyi bir fikir geldi.

“Hey Sunggoo.”

“Evet abi?”

“Bir lonca kursak mı?”

“Ne?”

Woojin’in yüzüne tatmin olmuş bir ifade yerleşti.

“Evet. Bir lonca kuruyoruz.”

Bir loncaya girip başkalarının karşısında başını eğmek istemiyordu. Bu yüzden kendisi yeni bir tane kuracaktı. Sadece bir loncaydı bu ne de olsa. Baştan savma yapsa bile iş görürdü.